Makale Özeti:
|
Barış ve huzur içerisinde, savaşsız bir dünyada yaşamak, tüm insanlığın belki de en çok özlemini çektiği arayışların en başta gelenidir. Ancak öyle zamanlar olur ki, kendinizi aniden geri dönülemez bir savaşın batağı içinde buluverirsiniz. Birinci Dünya Savaşında yer alan Osmanlı Devleti’nin, yedi cephede İtilaf Ordusuyla savaşmak zorunda kalması; dört yıl boyunca genç yaştaki askerlerinin bir çoğunu kaybetmesi sonucu duyduğu ıstırap herhalde böyle bir arayışın en kalıcı örneğidir.
Savaş denildiğinde; her an akla gelmedik istisnasız ölümler, yaralanmalar, çaresizlikler, çözümsüzlükler, hastalıkların yanı sıra, pek çok milletin altına imza koyduğu “kuralına uygun savaş yapma” prensipleri de neyse ki belirli kriterlere bağlanmıştır. Bu kural-kriterler istisna kabul etmez oldukları için her savaşta olduğu gibi aslında Çanakkale muharebeleri için de geçerlidir.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, dönemi açısından çağdaş bir görünüm sergileyen İngiltere ve Fransa, bu muharebelerde uluslararası savaş kurallarına uymayan pek çok uygulamalara girişmiş ve bunu savaş boyunca da sürdürmüşlerdir.
İtilaf kuvvetlerinin pek çoğu insanlık dışı olarak nitelenebilecek savaş kurallarını hiçe sayan davranışlar sergilemeleri, Türk yetkili birimleri tarafından, Cenevre Uluslararası Kızılhaç Komite Başkanlığı’na ve Amerika büyükelçisine bildirilir; bu birimler aracılığıyla İngiltere ve Fransa hem protesto edilir ve hem de uyarılmaları istenir.
Makalede böyle bir konu başlığının seçilmesi, çağdaş dünyanın dikkatini tekrar aynı olayların yaşanmamasına çekmek amacına dayanmaktadır.
|