image.jpg

Derginin Adı: Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Cilt: 2018/1
Sayı: 39
Makale Başlık: Oppression of Women in Assia Djebar’s So Vast The Prison
Makale Alternatif Dilde Başlık: Assia Djebar’ın Uçsuz Bucaksız Hapishane İsimli Eserinde Kadınların Uğradığı Zulüm
Makale Eklenme Tarihi: 20.07.2018
Okunma Sayısı: 1
Makale Özeti: In So Vast the Prison (1995), Assia Djebar examines whether deliverance from the oppression of patriarchy is possible for women and by which means it can be achieved. The title of the novel suggests that a country shaped by colonialism and patriarchy is one vast prison. The power of conservative (patriarchal) ideology is manifested in almost every aspect of women’s lives. The novel is written in the form of a journey. In this sense, the novel can be read as a quest narrative and the movement from one place to another also corresponds to movement from one language to another. The female narrator blends her personal story with the collective history of Algerian women. She is torn between her desire to live the liberated life of a modern woman and life dictated by traditional Islamic mores. Djebar associates the adoption of the colonialist’s language with a form of death. French, the paternal language of the narrator, is a gateway to freedom in the social world - yet it is the language of colonial authority. It severs the narrator’s ties with her maternal tongue which is Arabic. In order to find her true identity, she has to reach out to her ancestors in her maternal tongue. In the light of these observations, the aim of this article is to critically examine the oppression of women as portrayed in So Vast the Prison.
Alternatif Dilde Özet: Cezayirli yazar Assia Djebar, Uçsuz Bucaksız Hapishane (1995) isimli eserinde, ataerkil düzenin zulmünden kurtulmanın kadınlar için mümkün olup olmadığını ve hangi yöntemlerle mümkün olabileceğini inceler. Romanın başlığı sömürgecilik ve ataerkil düzenin şekillendirdiği bir ülkenin uçsuz bucaksız bir hapishane olduğunu ima eder. Muhafazakar (ataerkil) ideolojinin gücü, kadınların hayatının pekçok boyutunda kendini gösterir. Roman bir yolculuğu anlatır. Bu anlamda bir arayış anlatısı olarak da okunabilir ve bir yerden diğerine olan yolculuk aynı zamanda bir dilden diğerine geçişe tekabül eder. Kadın anlatıcı kendi şahsi hikayesini Cezayirli kadınların kollektif hikayesiyle harmanlar. Modern bir kadın olarak özgürce yaşama arzusu ve geleneksel İslami kuralların dikte ettiği yaşam arasında bölünmüştür. Diğer yandan Djebar, sömürgecinin dilini benimsemeyi bir çeşit ölüm ile özdeşleştirir. Baba dili olan Fransızca sosyal hayatta özgürlüğe açılan bir kapı olsa da aynı zamanda sömürgeci otoritesinin dilidir ve anlatıcının anadili olan Arapçayla bağlarını koparır. Anlatıcının gerçek kimliğini bulmak için atalarına anadilini kullanarak ulaşması gerekmektedir. Bu gözlemler ışığında, bu makalenin amacı Uçsuz Bucaksız Hapishane isimli eserde yansıtıldığı şekilde kadınların gördüğü zulmü eleştirel olarak incelemektir.

PDF Formatında İndir

Download PDF